Image
2019-05-16 - 09:20

Bütçede dikkat çeken iki nokta

Post

Dün açıklanan verilerde istihdamdan ziyade bütçeyi önemli buldum. Çünkü işsizlik yüzde 14.7 ile yatay seyretti.

Buna karşılık bütçenin ise açık vermesi zaten bekleniyordu. Nitekim beklenen gibi oldu. Bütçe nisanda 18 milyar, 4 ayda 54.5 milyar lira açık verdi. Yılın tamamında 81.6 milyarlık açık hedeflenmişti. Yılın üçte birlik kısmında açık hedefinin üçte ikisi verilmiş oldu.

-Hem yerel seçimlerin etkisi hem ekonomide yaşanan zorluklardan dolayı bütçede 10 yıl aradan sonra yeniden daha yüksek bir açığa doğru gidiyoruz. 2009’da GSYH’nın yüzde 5.3’ünü bulan bütçe açığı sonraki yıllarda kontrol altına alındı. Tek yılla sınırlı kalan yüksek bütçe açığı yeniden yüzde 2’nin altına indi.

-Ancak kabul etmek gerekir ki, konjonktür de tamamen lehimizeydi. Küresel toparlanmayla ekonomi krizden hızla çıktı. Dolaylı vergilere dayanan bizim bütçemiz de hızla toparladı.

-Bir de küresel krizin ilacı olarak dünya eşgüdüm içinde faiz oranlarını tarihin en düşük seviyesine indirdi. Faizlerin düşmesiyle bütçedeki faiz ödemeleri de azaldı. 

FAİZ ÖDEMELERİ BÜTÇEYİ SIKIŞTIRIYOR

-Bugün ise bu iki avantaj da yok. Bütçede yılın dört aylık döneminde faiz ödemeleri yüzde 51.5 artarken, nisan ayı artışı yüzde 63.6’yı buldu. Bu tür artışları 2001 sonrasında ilk kez görüyoruz.

-Bu yılki bütçe içinde faiz ödemeleri için ayrılan karşılık 117.3 milyar lira. 4 aylık dönemdeki ödenen ise 38.5 milyar lira. Bu yönüyle gidiş normal.

-Ancak yıldan yıla faiz ödemelerinin bütçe içindeki payı artıyor. Uzun yıllar faiz ödemeleri 50 milyar lira civarında seyredip durdu. İlk defa geçen yıl bu bandın üstüne çıktı ve 74 milyar lirayı buldu. Bunun bütçe harcamalarına oranı da yüzde 8.9’a yükseldi.

Bu yılki bütçede ise giderler 961 milyar lira, faiz ödemeleri de 117.3 milyar lira alındı. Faizin bütçe giderlerine oranı yüzde 12.2’ye çıkıyor. Faiz ödemeleri giderek bütçeyi sıkıştırıyor.

FAİZ ORANLARI NEDEN ARTIYOR

-Vergi gelirlerinin harcamalara yetmemesi ve kalan kısmın borçlanmayla finanse edilmesi hem iç borç stokunu ve borç geri ödemelerini artırıyor, hem de faiz oranlarını. Nitekim 2017 yılında borç çevirme oranı 10 yıllık aradan sonra ilk kez yüzde 100’ün üzerine çıktı ve yüzde 125.6’ya ulaştı. 2018’de de borç çevirme oranı yüzde 98.1 ile sınırda gerçekleşti. Bu yıl da yüzde 100’ün üzerindeki seyir sürüyor.

Giderek daha fazla iç borçlanmaya başvurmanın faizler üzerindeki etkisini daha fazla hissedebiliriz.

ASIL ETKİ DIŞARIDAN

-Faiz artışlarında başat rolü oynayan dış etkenler. 2013 yılından beri giderek artan tempoda sermaye hareketleri yön değiştirdi, faizler arttı ve bizim gibi ülkeler bundan negatif etkilendi. Faizler bu yıl yeni yeni gevşeme eğiliminde. Mesela bir yıllık dolar Libor faizi Mayıs 2013’te 0.68 iken, son geldiğimiz düzey yüzde 2.64. Ama bu yılın başında yüzde 3.15’e kadar çıkmıştı. Libor oranları ABD dışındaki borçlanmalara baz teşkil ediyor.

TÜRKİYE RİSKİ DE ARTTI

-Faizi yükselten diğer faktör ise Türkiye riskinin artması. Bunun içerisinde ülke kredi notunun  düşmesi, jeo-politik riskler, cari açık ve yüksek enflasyon gibi ekonomik riskler de var. Sonuçta Mayıs 2013’te 110 düzeyine kadar inen Türkiye iflas sigortası primi CDS, bugün 480-490’a kadar yükseldi.

LİBOR YÜKSELDİ

-Kamunun, şirketlerin ve bankaların dışarıdan borçlanma maliyetleri Libor artı ülke risk primi veya şirket riski kadardır. 2013’te CDS+risk primi ile yüzde 2 civarında dış kredi bulunabiliyordu. Aynı hesapla bugün 5 puanlık CDS’e 2.6’lık Libor faizini eklersek dış kaynağın maliyeti yüzde 7’nin üzerine çıkar ki, faizler de buralara çıktı zaten.

YABANCI ÇEKİLİYOR

-Borçlanmayı artırırken yabancıları da küstürdük. Bir yandan faizleri aşağı çekme operasyonlarında diğer yandan swap işlemlerinde fena dayak yiyen yabancılar artık tahvil piyasasından giderek çekiliyor. Geçen yılın aralık ayından beri bu nedenle net bazda her ay satıcılar.

-Yabancıların çekilmesiyle birlikte devlet iç borçlanma senetlerindeki payları da yüzde 26 düzeyinden altı yılda yüzde 11’e indi. Yabancıların tahvil piyasasındaki varlığı özellikle uzun vadede faizleri düşürücü etki yapıyor. 

BORÇLANMANIN SONU

-Artık borçlanarak ekonominin, şirketlerin, bankacılık sektörünün büyütülmesinin maliyeti geçmiş yıllara göre bir kaç kat arttı. Türkiye örneğinde en az iki kat, 2.5 kat yükseldi. Bu nedenle de borçlanmanın modası ve devri geçti. Yeniden öz kaynaklara dönme zamanı.

-Bu dönüşü zamanında planlayarak yapmadığımız için, bugün piyasa plansız ve sert bir şekilde bunu bize yaptırıyor. Olan bitene bir de bu açıdan bakın derim.

kaynak : haberturk.com

Kur Alış Satış
Altın
...
- -
Ons
...
- -
Dolar
...
- -
Euro
...
- -
Euro/Dolar
...
- -
Dolar/Kg
...
- -
Euro/Kg
...
- -
Gümüş
...
- -
Alış Satış
Dolar
...
- -
Euro
...
- -
Sterlin
...
- -
Japon Yeni
...
- -
Kanada Doları
...
- -
Avustralya Doları
...
- -
Norveç Kronu
...
- -
Danimarka Kronu
...
- -
İsveç Kronu
...
- -
İsviçre Frangı
...
- -
Suudi Riyali
...
- -
Alış Satış
Çeyrek(Yeni)
...
- -
Çeyrek(Eski)
...
- -
Yarım(Yeni)
...
- -
Yarım(Eski)
...
- -
Tam(Yeni)
...
- -
Tam(Eski)
...
- -
Ata(Yeni)
...
- -
Ata(Eski)
...
- -
Ata5(Yeni)
...
- -
Ata5(Eski)
...
- -
Ata2.5
...
- -
Reşat
...
- -
Gremse(Yeni)
...
- -
Gremse(Eski)
...
- -

Kur Çevirici

Miktar


15:16 büyük